Gecikmiş Yazılar
2013-14 yıllarını biraz hastalık ve bir ameliyat, iki nişan bir düğün ve bir uzun yolculukla bitirdim. Uzun derken kilometre olarak anlamayın. Çünkü yılda en az beş bin kilometre yol gitmeye zaten alışmıştık.
Uzun yıllar sonra, 21 yıl on gün sonra Türkiye’de ve Kurdistan’ın kuzeyindeyim. İlk başta fazla yadırgamadım sanki.. Sonra yavaş-yavaş kendini gösteren sevinçten çok burukluk, üzüntüden çok şaşırmışlık duyguları. Ve hasret. Ve yenilikler. Ve kaybolmuş değer yargıları. Ve yaşlanmış çocuklar. Ve ölmüş yakınlarım. Kendi sağ ama insanlığı bitirilmiş kişiler, kişilikler. Ve içeriği değişmiş Kürt Ulusal Mücadelesi. Ve ilginç faşizan bir cumhuriyetten faşizan bir monarşiye, sultanlığa geçişte bocalayan bir devlet. Bıraktığımda Kürt düşmanı olan korucu ve özel harekat yandaşları kontralar, şimdinin keskin ‘’Kürt yurtseverleri’’ olmuşlar. Kısaca doğal olarak çok değişiklik var. Fırsat buldukça değineceğiz ama karışık. Öyle kategorilere ayırarak değil, sohbet tadında.
Önce Avcılar Mezarlığına gittim doğal olarak.. Kardeşim ve arkadaşlarını defnettikten sonra ziyaret edememiştim. Ben yaşlanmıştım ama acılarım taptaze.. Acılarım değişmemiş, katiller serbest. Failleri devlet olunca da kimse hesap vermemiş. Verileceğine de inanmıyorum.. Ortaokul müsamerelerine benzer bir yargılama süreci. Kısaca çok yavan ve kasıtlı ve hukuk açısından, yaşama hakkı ilkelerine göre komik..
Sonra Gever’e gittim. Çocukluğumun kenti, gençliğimin heyecanı, halkımın hesap gütmeden sevgisi… Beş yıl hizmetçisi olduğum iklimi soğuk şefkati sıcak Yüksekova.. Bana verdiği sevgi ömür boyu yeter. Kalabalık olmuş, yeni mahalleler kurulmuş, yeni yollar açılmış. Mücadelede de yeni yöntemler bulunmuş. Artık kaderci, teslimiyetçi değil. Fakat tepkinin dozu her zaman her yerden fazla. Neredeyse Kurdistan’ın kuzeyinin tek hareketli kenti. Oradayken Kobani’de şehit olmuş gerillalar vardı. Taziyelerine gittik. Taziye alanları PKK sembolleriyle donatılmış. Gever’in her tarafı PKK yanlısı sloganlarla dolu. Hele bir mahallede köşeyi dönecek araç veya yayaların dikkatini çekecek slogan tıpkı tabela gibi. Hani işlek yol kenarlarında levhalar olur ya üzerinde ’dikkat iş makinesi çıkabilir’ veya ‘şantiye giriş-çıkış kapısı’ uyarıları olur. İşte öyle: ‘dikkat gerilla çıkabilir’..
Gever’de kaldığım bir ay boyunca günde birkaç kez elektrikler kesiliyordu. Tıpkı yirmi yıl önceki gibi. Adeta ilçe gaza boğuluyordu. Gösteriler çarşıda olmasına karşın, devlet tüm kente gaz veriyordu adeta. Bir bakıma süreç müreç dinlemiyordu her iki taraf da. Doğrusu başbakanları ve sultanları her gün tehditler ve gözdağı savurarak yürütüyorlar süreci. Aykırı birkaç çıkışı saymazsak alan razı veren razı.
Hala ailemden yeni insanlarla tanışıyorum. Ben gittiğimde doğmuş olanlar genç kız veya delikanlı. Gençler orta yaşlı. Hala eskiden dost bildiklerimle hasret gideriyorum. Yüreğim paramparça, Duhok’ta ve Almanya’da kalan oğullarım eşleri ve sevgili torunum, Gever ve İstanbul’da yatan yakınlarım ve bir daha asla göremeyeceğim akrabalarım, dostlarım. Her biri bir parçamı almış götürmüş. Ve ben Türkiye’ye alışmaya çalışıyorum.
Nejdet BULDAN